Selanik’in Düşüşü – Selanik Gezi ve Fotoğraf Rehberi
Hiç aklımıza gelmezdi. Her yer gidebilirdi ama Selanik… Vatan toprağı gidemezdi, şakası bile yapılmazdı.
Bir gün Selanik elimizden gitti, şaşakaldık…
Salih Bozok Paşa…

Selanik
Balkan Savaşı ufukta görünürken, 1908’de Selanik’i ziyaret eden, Megali Idea (Büyük Yunanistan)’yı hayata geçirmek üzere görevli Yunan heyeti, kentin sosyoekonomik yapısı hakkında incelemelerde bulundu. Olası bir Yunan işgali sırasında, Yunanistan’ın izlemesi gereken politikanın ana hatları belirlendi. Hazırlanan rapora göre, Selanik’in ekonomik hayatında, Rumlar pek söz sahibi değillerdi. Bunun tersine çevrilmesi ve Rumların kentin gerçek hakimleri haline getirilmesi, Yunanistan’ın çıkarları açısından zorunluydu.
Selanik, bir Türk ve Yahudi kenti olmaktan çıkartılmalıydı. Rapordan sonra, Yunan makamları, bu durumu tersine çevirerek Rumları şehre hakim kılmak üzere çaba harcamaya başladılar. Bu amaçla, söz konusu dönemde Selanik’te Yunan bankaları kuruldu. Rum çiftçiler tarafından yetiştirilen tarım ürünlerinin Yahudi komisyonculara satılmaması yönünde propagandalara hız verildi.
Bilindiği gibi, I. Balkan Savaşı 8 Ekim 1912’de başladı, 30 Mayıs 1913’te Osmanlı İmparatorluğui’nun ağır ve hazin yenilgisiyle sona erdi. Dört yeni ve küçük devlet, büyük Osmanlı İmparatorluğu’na karşı kafa tuttu ve şaşılacak başarılar elde ettiler. Bu ağır yenilgiden sonra, Osmanlı İmparatorluğu, Edirne’nin batısında bulunan bütün Rumeli topraklarını kaybetti. Ayrıca Ege Adaları’ndan Bozcaada, Limni, Semadirek ve Taşoz adaları işgal edildi.
8 Ekim 1912’de savaşın başlamasıyla Yunan ordusu, Alasonya Dışkata, Kırkgeçit, Lazarat ve Yenice-Vardar savaşlarını kazanarak, Selanik’e yöneldi. Türk birlikleri çözülmüş ve geri çekilme harekâtı kısa sürede bozguna dönüşmüştü. Bundan sonra Selanik’teki Türk ordusu tarafından alınan hiçbir savunma önlemi sonuç vermedi. Savaş alanından uzaklaşan Türk birlikleri, birbirine karışmış; emir dinlemeyen bir kalabalık hâlinde Selanik’e doğru çekilmeye başlamıştı.
Selanik’te sürgün hayatı yaşayan II. Abdülhamid, düşmanın ilerlemesi karşısında Selanik’in tehlikeye düşmesi üzerine, 1 Kasım 1912’de İstanbul’a nakledildi.
Kuzeyden ise 5 Kasım 1912’de Pirlepe’yi işgal eden Sırplar, bir piyade birliğiyle Vardar boyundan Selanik’e doğru ilerliyordu. Yenice’de mağlup olan Osmanlı kuvvetlerinin kuzeye doğru çekilmelerine engel olmuş, onları geri püskürtmüştür.
Bulgarlar da kuzey ve kuzey-doğudan ilerlemekteydi. Süvariler 4 Kasım 1912’de Yunan süvarileriyle birleşti.
Yunan Ordusu Komutanlığı, Bulgarların Serez, Sırpların Manastır doğrultusunda ilerlediklerini haber aldı. Bulgarların, Yunan Ordusundan önce Selanik’e girmelerinden endişe eden Yunan Başkomutanlığı telaşlandı ve kısa zamanda Selanik’in alınması emredildi.
7 Kasım 1912’de Osmanlı Kolordusundan tümenlere gelen emirde “Mevcut durum dolayısıyla Yunanlılarla barış görüşmelerinin başlamak üzere olduğu, bu sebeple, Yunanlılara ateş açılmaması” emredildi.
Ordunun morali bozulmuş, Selanik’teki Müslüman ve Musevi sakinlerinin cesareti de kırılmıştı. Şehrin durumu ise çok kötüydü. Kaçan askerlerden başka, Makedonya’dan kaçan elli bin muhacir, aileleriyle beraber sokaklara doluşmuşlardı.
Yunan askerleri, 9 Kasım 1912’de savaşmadan galip olarak Osmanlı’nın İstanbul’dan sonraki en büyük ikinci şehri Selanik’e girdiler. Şehirde Türk katliamı başlamışdı. Bunlara Yunan makamları seyirci kalmış, birçok İttihat ve Terakki Partisi mensubu tutuklanmıştır. Partinin kurucularından Dr. Nazım Bey de tutuklananlar arasındaydı. Türk askerleri aç bırakılmış, askerler ve Rum halk tarafından aşağılanıp dövüldüler. Aya Sofya’nın tepesine yeniden haç takıldı. Türk halkın malları talan edildi, kadınlar taciz edildi ve erkekler dövüldü.


Ekim 1912 yılında Balkan Savaşı sonunda, Yunan kuvvetleri Selanik’i kuşattılar. Yunan kuvvetleri, çetelerden oluşuyordu ve Selanik’te de 26.000 askerin olduğu bir Osmanlı Garnizonu vardı. Ama garnizon komutanı, Hasan Tahsin Paşa, tek bir mermi dahi atmadan, Selanik’i Yunanlılara teslim etti. Ardından Fransa’ya yerleşti. Oğlu Kenan Mesare, Yunan vatandaşı oldu. Yunan işgalini onurlandıran tablolar yaptı. Hasan Tahsin Paşa’nın mezarı gayet özenle korunmuş. Selanik’te Yunan Kara Kuvvetleri’ne ait bir müzede bir Osmanlı paşasının mezarının bulunması, sevildiğine bir işaret.

Selanik’in tek kurşun atılmadan Yunanistan’a teslim edilmesi, Selaniklilerde şaşkınlık yarattı. Osmanlı Askerlerinden toplanan silahlar şehrin girişine dağ gibi dikildi. Yunan çeteciler, silahsız Türk askerleri ve yerli halkı kılıçtan geçirdiler. Halkı vaftiz etmeye çalıştılar.

Yunan ordusunun ve yerli Rumların, Türklere ve Yahudilere yaptığı baskılar o derece büyük boyutlara ulaştı ki, dönemin önde gelen Avrupa gazetelerinin birçoğu bu konuda haber ve makaleler yayınlayarak, Avrupa hükümetlerini katliamları durdurmaya çağırdılar. İngiltere’nin “Times” gazetesi bu konuda şöyle yazmaktaydı:
“Türkler ve Yahudiler her sokakta durdurulup, tepeden tırnağa üst aramasına tabi tutuluyorlar. Saatleri, çantaları ve değerli neleri varsa gasp ediliyor. En ufak bir direnişte şiddet görüyorlar. Yunan subayları, gözlerinin önünde olan bu olaylarda saldırganları durdurmak için kıllarını kıpırdatmıyorlar. Yerli Yunan basını, Türkleri ve Yahudileri hedef alan ve halkı kışkırtan yayınlar yapıyor. Bunların sonucunda, talihsiz Yahudiler’in malları yağmalanıyor, kötü muameleye tabi tutuluyorlar. Selanik’te, nüfusun yaklaşık yarısını oluşturan 75.000 Yahudi yaşıyor. Bu durum kenti, Rum nüfusun genellikle baskın olduğu Doğu Akdeniz liman kentleri arasında farklı bir konuma koyuyor. Yahudiler her zaman sadık birer Osmanlı vatandaşı olmuşlar ve her zaman tam bir dinsel özgürlük yaşamışlardı.”
Fransa’nın “Le Temps” gazetesi de benzer bir manzara yansıtmaktaydı:
“Birçok Yahudi kötü muameleye tabi tutuldu ve özellikle bunların eşyalarına el konuldu. Dükkanlar yağmalandı, sinagoglara zarar verildi.”
Bu arada 10 Kasım 1912 günü Yunan Tesalya Ordusu ve Bulgar prenslerinin komuta ettiği iki Bulgar taburu şehre girdi. Bu iki taburun Yunanlılardan izin alarak girmesinden faydalanan Bulgar Tümen Komutanı, gece vakti bütün tümenini şehre soktu ve merkezi yerleri işgal ettirdi. Doyran yönünde
ilerlemekte olan Sırp birliği ise komitacılarla birlikte, 11 Kasım 1912 günü Selanik’e girdi.

Aynı gün Yunan prensi Yorgo, Selanik İstasyonu’nda törenle karşılandı. Bu sıralarda, bir Bulgar alayı, şehrin ana caddelerinde, merasim geçişi yapıyordu. Bu karışıklık, daha sonra Çatalca’da asker ihtiyacı olan Bulgarların askerlerini Selanik’ten çekmesi ile son buldu.
Selanik, 10 Ağustos 1913’te imzalanan Bükreş Antlaşması ile resmen Yunanistan’a bırakıldı.
Böylece 550 yıl süren hâkimiyetten sonra, bütün Rumeli terk edildi. Milyonlarca Türk, Anadolu’ya geri dönmek için yollara düştü. Balkan Devletlerinin bağımsızlık hareketleri ve isyanları sırasında da çeşitli çileler çekerek zulümlere uğrayan Balkan Türklerinin bu göçü, ara ara günümüze kadar sürdü.
Daha Fazla Oku
- Selanik’te Hala Ayakta Kalabilen Türk Yapıları
- Selanik Türk Yönetimindeki Kurumlar
- II. Meşrutiyet ve Selanik
- Selanik Gezi ve Fotoğraf Rehberi